İstanbul merkezli sağlık skandalı, Türkiye genelinde büyük yankı uyandırdı. Bebeklerin ölümleri üzerinden kazanç elde eden bir çete, korkunç detaylarıyla gündeme oturdu. İddianamede yer alan mağdurlardan biri de Yalova Esenköy’den Bağcılar’daki özel bir hastaneye sevk edilen Havvanur bebekti. Henüz 65 günlükken hayatını kaybeden Havvanur’un ölümü, çetenin karanlık yüzünü gözler önüne seriyor.
Havvanur’un Doğumu ve Ölüm Süreci
Havvanur bebek, 15 Ağustos 2023 tarihinde, 34 haftalık bir gebelikle dünyaya geldi. Annesi Sibel Karakoç, gebelik sürecini Yalova Çınarcık Devlet Hastanesi’nde takip ettiriyordu. Ancak karın şişkinliği ve bebeğin bağırsaklarındaki çürüme nedeniyle İstanbul Bağcılar’daki Medilife Hastanesi’ne sevk edildi. Burada yapılan sezaryenle doğum gerçekleşti ve Havvanur yoğun bakım ünitesine alındı.
Ancak 19 Ekim 2023 tarihinde, Havvanur bebeğin ölüm haberi aileye verildi. Anne ve baba, o süreçte hastanede değildi. Ölüm sebebi olarak, “solunum yoluna gıda kaçması” iddiası öne sürüldü. Ancak polis ve savcılık tarafından hazırlanan iddianame, olayın arkasındaki korkunç gerçeği ortaya koydu.
Telefon Konuşmaları Çeteyi Ele Verdi
Polis tarafından yapılan dinlemeler, hastane personelinin, özellikle hemşire Çağla Durmuş ve doktor İlker Gönen’in olay anında yaptığı konuşmaları açığa çıkardı. Durmuş, Havvanur’un ölümüne neden olan durumu telefonda “gülerek” anlatırken, Gönen’le yaptığı konuşmada, “Bu aileler iyi sabrediyor, ben olsam ipe asarım” dediği tespit edildi.
Hemşire Durmuş ifadesinde, ölüm sebebi olarak, mamanın bebeğin solunum yoluna kaçmasını ve ardından yapılan müdahaleleri anlatsa da, telefon kayıtlarında bu müdahalelerin yapılmadığı ortaya çıktı. Ayrıca, bebek Havvanur’un resmi doktoru olan Dursun Eryılmaz’ın, ölüm anında hastanede dahi olmadığı HTS kayıtlarıyla belgelendi.
Çetenin Hedefi: Yenidoğan Bebekler
İddianameye göre, “Yenidoğan Çetesi” adı verilen grup, özel hastanelerdeki yenidoğan servislerinde yer alıyordu. Çete, 112 Acil Çağrı Merkezi’yle koordinasyon halinde çalışarak, kritik durumdaki yenidoğan bebekleri belirledikten sonra aileleri anlaşmalı oldukları özel hastanelere yönlendiriyordu. Burada, bebeklerin yetersiz ve bilinçli olarak hatalı müdahalelerle hayatlarını kaybetmelerine neden oldular.
Çetenin bu yöntemle haksız kazanç elde ettiği ve bebeklerin ölümlerinden sonra ölüm raporlarını manipüle ettiği, telefon kayıtları ve hastane belgeleriyle kanıtlandı.
“Ağız Birliği” ile Gerçekleri Saklama Çabası
Polis dinlemelerine göre, çete üyeleri olay sonrası ölüm sebeplerini çarpıtarak kayıtlara yanlış bilgi girilmesi için ağız birliği yaptı. Hemşire Durmuş ve diğer sağlık personeli, telefon görüşmelerinde bu durumu açıkça itiraf etti. Durmuş, bebeğin solunum yoluna mama kaçtığını, ancak gerekli müdahalelerin yapılmadığını anlattı.
Anne ve Babanın Acısı
Havvanur bebeğin annesi Sibel Karakoç, polis ifadesinde yaşadıklarını gözyaşları içinde anlattı. “Okumam yazmam yok. Bu yüzden eşim Yusuf Karakoç’un yanımda olmasını istedim” diyen anne, sürecin başından itibaren nasıl çaresiz kaldığını ifade etti. Karakoç çifti, çocuklarının ölüm haberini telefonda aldı. Havvanur bebek, doğumundan itibaren annesiyle neredeyse hiç vakit geçiremeden, acı bir şekilde hayatını kaybetti.
Yargı Süreci ve Toplumsal Tepki
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, 22’si tutuklu toplam 47 kişi hakkında dava açıldı. Çetenin faaliyetleri, sağlık sektöründe etik ve insanlık dışı uygulamaların boyutunu gözler önüne serdi. Sosyal medyada ve toplumda geniş yankı uyandıran olay, sağlık sistemindeki denetim eksikliklerini yeniden tartışmaya açtı.
Havvanur bebek ve diğer kurbanlar, Türkiye’nin sağlık skandallarından birinin sembolü haline geldi. Aileler, bebeklerinin haklarını savunmak ve adaletin yerini bulması için mücadelelerini sürdürüyor. Yargı sürecinin sonuçları, bu korkunç olayın faillerinin hak ettiği cezayı alıp almayacağını gösterecek.
Bu trajik hikâye, sağlık sektöründe güven ve etik değerlerin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha hatırlatıyor.